20.04.2010

feminist nedir?

http://www.izlec.com/1-tarihin-arka-odasinda-femin-154120966.html

Linkte Murat BARDAKÇI ve ekibinin "Tarihin arka odası" adlı programda feminizm konusunda paylaştıkları derin bilgileri mevcuttur. Program formatı gereği midir bilemem ama içerik olarak tarih tartışmaktan çok, Pelin BATU'ya saldırma üzerinden ilerliyor..

Radikal Gazetesinden Nuray Mert son derece güzel bir yazı yazmış programla ilgili..
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&Date=13.04.2010&ArticleID=991203

14.04.2010

KADININ ADI KİME AİT?

http://www.gencbilim.com/Haber/Voyvoda-kazandi_68099.html

Geçen hafta gazetelerde yayınlanan bir haberdi bu. Aslında bir zafer niteliği taşıması ile beraber, aynı zamanda içler acısı da bir durum bence...Adımızı seçemiyoruz!!! Soyumuz ya babaya ait  ya da kocaya... İstediğimiz soyadını kullanmak için bile 4 yıl süren bir dava...

Yaptığım araştırmalara göre bu dava emsal değeri taşıyor..Ancak davanın olumlu sonuçlanma gerekçesi, Sayın Voyvoda'nın akademik kariyerini evlenmeden önce yapmış olması...Bir avukat arkadaşımdan anayasal değişiklik yapılması için başvurular olduğunu öğrendim...
Bu kararın sadece bekarken kariyer yapan, bu nedenle soyadını değiştirmek istemeyen kadınlar için emsal teşkiletmemesi umuduyla...
Ben kadın ve o erkekken, aramızdaki tek farkın bu olması umuduyla...
Kadının adının "yok" olmaması umuduyla...


8.04.2010

Başarı


Kadının yaşamında ünlü olması gerekmez başarılı olması için. Her yaşanan iyi ya da kötü olayın sonunda kadının başardığı bir şeyler vardır.
Ve her kadın ömründe birçok kez kendince büyük saydığı bir başarıya imza atmıştır.

Bu zamana dek yazılan tüm yazılarda bile bir başarı hikayesi mevcuttur. Başarı çoğunlukla kişisel olarak hissedilen bir duygu olsada, her kötü deneyimin bile üstesinden gelinip, yazıya dökülen kelimeler ile burada yer bulmaktadır.

Burayı bırakıp normal yaşantımızda aklıma ilk gelen başarılardan bir tanesi anne olmak. Her kadının anne olması hayatındaki en güzel başarısıdır. Üstelik anne olmak için illa doğurmanın gerekmediğinde hepimiz hemfikiriz sanıyorum. Büyütmek, emek vermek, bir bebeği; şu an içinde bulunduğu yaşlara getirmek, bir başarıdır.

Okuma yazma bilmeyen bir kadının, kitap okuması da bir başarıdır.

İlla medyada yer almak gereksizdir. Yada tarih kitaplarına girmek gibi bir zorunluluk yoktur başarı için.

Benim bile şu an burada kadınlar için olumlu olumsuz görüşlerimi bildirebilmem bile bir başarıdır. Aynı şekilde bu yaşımda üniversite sınavlarına girip, kazanıp, sosyoloji okumamda...

Tek başıma bir eve çıkmayı yapamamış olsamda, bunu düşünmem plan yapmam bile geleceğe yönelik düşündüğüm bir adımdır.

Başarı mı görmek istiyorsunuz, o zaman çevrenizdeki kadınlarımıza, kızlarımıza bir bakın...
Veya aynı ölçüde başarı mı okumak istiyorsunuz. O zaman yine çevrenize bakın...
Çünkü artık Kadınlar Yazıyor.
İyi veya kötü yaşadıkları her şeyi cesurca, korkmadan, yargılansa da...
Kadınlar bazen karşı cinsin göremediği başarılarını içlerinde saklarlar.


* Bu arada bu zamana dek sitede verilmiş tüm öneriler, yasalardan anektotlar, yasal düzenlemeler ve mevzuatlara ilişkin içerikler "Bilgilendirme" etiketi altında mevcuttu(r). Dileyen yazarlamıza ve konu ile ilgili tüm etiketlere sayfanın yan tarafıntan ulaşabilirler.

3.04.2010

3 Kadından 1'i Gebelik Sürecinde Eşinden Şiddet Görüyor

Bildiğimiz bir şeydi ama bu sonuç biraz ağır geldi bana. 


Doç. Dr. Osman Celbiş 824 kadınla bire bir görüşerek bir araştırma yapmış ve bu araştırma "European Journal of Public Health" adlı bir dergide yayımlanmış. Araştırma konusu: Gebe kadınlara uygulanan şiddetin bahaneleri ve bu şiddete ne kadar sıklıkla maruz kaldıkları.

''Yaptığımız araştırmanın sonuçlarına göre gebe kadınların, gebelikleri süresince yüzde 8,5'i cinsel, yüzde 34,8'i psikolojik, yüzde 16,3'ünün de fiziksel şiddete maruz kaldığını belirledik. Toplamda her 3 kadından biri gebelik süresince şiddete uğradığını ortaya çıkardık. Bu bizi bile şaşırttı."
Doktor araştırma sonuçları hakkında bunu söylüyor. Şaşırmak lazım, her zaman şaşırmak.. Şaşırmak, alışmadığımız anlamına geliyor çünkü. Evet alışmamalıyız bunlara ve çalışmalıyız bu durumu düzeltmek için. Tüm kadınların bunun farkına varması lazım. 

Bu orana neden olan bahaneleri bir tahmin edelim hadi.. 
İstenmeyen gebelik: Erkek bu durum için kadını suçluyor. Onlar için bu bir şiddet sebebi. Öyle ki bu durum çok ileri seviyeye gidip bebeğin ya da anne ve bebeğin ölümüyle bile sonuçlanabiliyor.
Bebeğin cinsiyeti: Birçok erkek, erkek çocuğun soy devamı anlamına geldiği inancını taşıyor ve bebeğin kız olacağını öğrendikten sonra anne adayına fiziksel ya da psikolojik şiddet uyguluyor.
İşsizlik: Aileye yeni bir üyenin katılacak olmasının maddi ağırlığını kaldıramayan erkek, tabiri caizse "Bu bebeğin sırası mıydı?" gibi aptalca bir bahaneyle anne adayına şiddet uyguluyor.
Cinsellik: Gebelikte cinsel yaşam devam edebiliyor herhangi bir sağlık sorunu olmadığı sürece evet ama kadındaki fiziksel değişim erkeğin her zaman anlayışla karşılayabileceği bir şey olmuyor. Kadının bu duruma alışmasına yardım etmek yerine onu incitmek için elinden geleni yapabiliyor. Bunun dışında, kadını cinsel ilişkiye zorlama da var tabii.

Daha çok sebep sıralayabiliriz aslında değil mi? Eminim bunu okuyanların aklına daha fazlası da gelmiştir.

Şiddetin her zaman dayak anlamına gelmediğini de tekrar vurgulama ihtiyacı duydum. Aşağılama, kötü söz, dışlama vb herhangi bir şey de şiddete dahil ve evet tabii fiziksel zarar da şiddet anlamına geliyor. 

Sağlıklı bireyler yetiştirmenin temeli gebelik sürecine denk geliyor en başta. Bütün bir hayatı etkileyebilecek bir süreç bu bebek için. Bebekler anne karnında da olsa her şeyi hissedebiliyor ve annenin yaşadığı herhangi bir travma bebeği de etkiliyor. Bunu tekrar tekrar bir hatırlamak lazım ve en önemlisi: Kadın, çocuk yapmaya yarayan bir makine değildir.

Bunun için ne yapılabilir peki? Sağlık Bakanlığı'nın çalışma yapması lazım, araştırmaları derinleştirip belli bir rota belirlemeli kendine. İlk olarak da halkı bilinçlendirecek zorunlu programlar oluşturmalı. 

Yine söylüyorum, evlenmeden önce herkesin zorunlu olarak katılması gereken evlilik  öncesi eğitim programları hazırlanması lazım. Ayrıca gebelik başladığı andan itibaren anne ve baba adaylarının belli bir eğitimden geçirilmesi gerek. Şehirlerde de kırsal kesimde de uygulanması şart bunun. Anne ve baba olmak, cinsel birliktelik yaşamak kadar kolay olmamalı.

1.04.2010

Namus mu hahaha


Aslında bakmayın biz çok namuslu bir milletiz.
Namus deyince çoğumuzun aklına gelen kavram bellidir.
Zaten namus dediğimiz nedir ki?
Açılan bir etekaltı, görünen saç teli, bakirelik, iki bacakarası, iki delik!

Hep bir alt, hep bir ara değil mi?
Kadını, erkeği fark eder mi ki ?
Öyle kaçakçılıktan, kapkaççılığa, uyuşturucudan, insan tacirlerine, dolandırıcılıktan, hırsızlığa, adam kaçırmadan, öldürmeye vardıran çok namuslu insanlarımız vardır bizim.

Biz de hala bakirelikmiş, şuymuş buymuş yazalım çizelim değil mi?

Kızlığını diktirene şaşmamak gerek inanın. Böyle namuslu erkeklerin arasında, kapak gibi namusun ne olduğunu gösterirler adama.


Bazı erkeklerin namusları gibi erdemleri de dik durur.