29.06.2010

Bakan Dinçer: "Yüz Kadından 76'sı Evde"

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in de katılımıyla "Kadının Çalışma Hayatına Katılımı ve İstihdamının Artırılması" konulu bir toplantı düzenledi.
Bakan Dinçer, kadınlara yönelik ayrımcılığı ortadan kaldırmak için çalıştıklarını belirtti.

"Sadece teşvik yetmez"
Kadınların istihdamını artırmaya yönelik çalışmaların yalnızca "teşvik"le başarı sağlamayacağını belirten Dinçer, "Yapısal sorunları çözecek stratejiler geliştirmek ve bununla uyumlu teşvik politikaları ortaya koymak gerekir" dedi. Dinçer, kadın girişimciliğinin desteklenmesi gerektiğini dile getirdi.

"Malezyanın bile gerisinde"
Bakan Dinçer, kadınların iş gücüne katılımına ilişkin istatistikî bilgiler verdi.
- Kadınların iş gücüne katılımı 2008 itibariyle yüzde 24. Türkiye, Orta Doğu ülkeleriyle aynı grupta. Güney Avrupa ile Latin Amerika ülkelerinin, Malezya'nın bile gerisinde.
- Tarım dışı sektörlerde kadın iş gücüne katılımı İspanya, Portekiz, Güney Kore gibi ülkelerin yaklaşık 3'te 1'i düzeyinde. Mısır, Fas ve Suriye'den iyi konumda.
- Kadınların iş gücüne katılım oranı 1989-2008 yılları arasında yüzde 36,2'den yüzde 24'e indi. Düşüşün en büyük nedeni kentleşme.

Eğitim seviyesindeki artış, iş gücüne katılım oranlarını artırdı
- Zorunlu eğitimin sekiz yıla çıkmasıyla genç kadınların eğitim seviyelerinde yaşanan artış, iş gücüne katılım oranlarını artırdı.
- Tarım istihdamındaki azalışın yarattığı olumsuz etki, eğitim düzeyindeki artışın getirdiği olumlu etkiyle dengelendi.
- Kadın katılım oranı 2004-2008 döneminde yüzde 23,3'den yüzde 24,5'e yükseldi.
- Tarım dışı işsizlik oranlarının kadınlarda erkeklerden yüksek olmasının en önemli nedenleri, rezervasyon ücretleri, yetersiz iş tecrübesi, cinsiyet ayrımcılığı ve kadın istihdam etmenin işverene yarattığı ek maliyetler.
- Türkiye, ortaokul ve lise mezunlarında kadınlarda yüzde 21,1; yüksekokul ve üniversite mezunu kadınlarda ise yüzde 13,8 ile karşılaştırılan ülkeler arasında en yüksek işsizlik oranına sahip.

Genç erkeklerde Avrupa, genç kadınlarda Orta Doğu'ya yakın
- 15-24 yaş grubu gençlerde 2008 itibariyle iş gücüne katılım oranı yüzde 37.
- Genç erkeklerde iş gücüne katılım yüzde 53,2. Bu oran karşılaştırma yapılan ülkelerin ortalamasına çok yakın. Genç kadınlarda ise yüzde 24,4'le Orta Doğu dışındaki ülkelere göre oldukça düşük..
- İş gücüne katılım oranı 2004'ten 2008'e genç erkeklerde neredeyse sabitken genç kadınlarda yüzde 24'ten yüzde 27'ye yükseldi.

Genç kadın ve genç erkeklerde işsizlik oranı
İşsizlik oranı genç kadınlarda yüzde 22, genç erkeklerde ise yüzde 16 seviyesinde.

Uzun süreli işsizlerin toplam işsizlere oranı yüzde 26,9. Bu oran İtalya, Portekiz, Yunanistan ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerden düşük, OECD ortalamasına çok yakın. (BB/EÖ)

Kaynak

4 yorum:

Ali Rıza AYDOĞDU dedi ki...

Merhabalar,

Affınıza sığınarak bilmediğim bir şeyi öğrenmek için soruyorum bunu: "kadın istihdam etmenin işverene yarattığı ek maliyetler" nelerdir bunu bilmek istiyorum. biz de bu konu ile ilgili bir araştırma yapıyoruz ancak bu konuda pek fikrimiz yok. yardımcı olursanız çok sevinirim.

Adsız dedi ki...

Kadınların çalışma yaşamına yeterince katılmamasının sebeplerinden biri de devletin ülkemiz kadınlarının çalışmaması için bol keseden dağıttığı dul, yetim aylıkları. Cinsiyetler arası gerçek eşitiliği savunan biri olarak, ülkemizde bugün Türk kadınların sadece beşte biri çalışıyorsa, daha da kötüsü kadınların sadece dörtte biri çalışmak istediklerini özgür iradeleriyle ifade ediyorlarsa, bu konuda ciddi bir sorun mevcut demektir. Feministler papağan ismini verdiğimiz kuşun modern bir evrim versiyonudur ve her konuda yanlış olanı sürekli tekrarlayarak kalabalıkları ikna etme mahareti gösterirler. Onlara göre Türkiye'de kadınların çalışma oranlarındaki bu düşüklüğün sebebi, her konudaki sorunların sebebi olduğu gibi, bilin bakalım neymiş? Ne olabilir, erkek egemen toplummuş. O halde, basit bir mantık yürütmesiyle İran'da erkek egemen bir toplum söz konusu olmamalı, çünkü orada kadınlar, Türk kadınlarından yüzde 70 oranında daha yüksek oranlarda iş gücüne katılıyorlar. Acaba sebep çok başka olamaz mı? Şöyle bir soru ile başlayalım: Ömrünüz boyunca bir geçim kaynağı, sağlık sigortası ve diğer sosyal güvenliğe sahip olacağınızı bilseniz, siz çalışır mıydınız? Türk devleti, en yüksek puanlı devlet lisesini bitirip, en yüksek puanlı üniversitelerinden birinden mezun olan ve profesyonel mesleklerden birinde haftada 60 saat çalışan bir erkeğe ödediği maaştan daha fazlasını, bir paşanın kızı olmak dışında hayatta hiçbir başarısı olmayan bir kadına ödüyor. Hem de ölene kadar, belki 80-90 yıl boyunca ödüyor. Bu kadının yerinde olsam ne çalışır, ne de evlenirdim. Kadına tanınan yan gelip yatma hakkı bakınımdan dünyanın hiçbir ülkesi bizim elimize su dökemez. Biz Sayın Ahmedinejad'ın deyişindeki gibi çok gururlu bir milletiz ve kadınlarımızın çalışmasına asla göz yumamayız. SSK'nın sayıları milyonları bulan, evli olduğu halde evli değilmiş gibi kendini göstererek devletten maaş alan kadınları engelleme çabası, ülke açısından tek kelimeyle olumlu bir çabadır. Yeterli değildir, kadınlara erkeklerden fazla olarak tanınan tüm sosyal güvenceler, ivedilikle kaldırılmalıdır. Eğer kadın hakları hareketi, kadınlara yeni haklar getirdiyse, eski haklardan feragat edilmesi gerekmektedir. Kadının bir an önce rekabat gücünü kazanması ve iş gücüne katılımı, sosyal korumanın hızlı bir biçimde kaldırılmasıyla mümkün olacaktır. Ömrü boyunca elini sıcak sudan, soğuk suya sokmayanlara bakmaya devam edeceksek, nüfusumuzun yaşlanmaya başlamasıyla sosyal güvenlik sistemimiz er veya geç büyük bir çöküşe süreklenecektir. Acilen kadın erkek eşitliği, fakat gerçek eşitlik!

Adsız dedi ki...

Kadınların çalışma yaşamına yeterince katılmamasının sebeplerinden biri de devletin ülkemiz kadınlarının çalışmaması için bol keseden dağıttığı dul, yetim aylıklarıdır. Cinsiyetler arası gerçek eşitliği savunan biri olarak, ülkemizde bugün Türk kadınların sadece beşte biri çalışıyorsa, daha da kötüsü kadınların sadece dörtte biri çalışmak istediklerini özgür iradeleriyle ifade ediyorlarsa, bu konuda ciddi bir sorun mevcut demektir. Feministler papağan ismini verdiğimiz kuşun modern bir evrim versiyonudur ve her konuda yanlış olanı sürekli tekrarlayarak kalabalıkları ikna etme mahareti gösterirler. Onlara göre Türkiye'de kadınların çalışma oranlarındaki bu düşüklüğün sebebi, her konudaki sorunların sebebi olduğu gibi, bilin bakalım neymiş? Ne olabilir, erkek egemen toplummuş. O halde, basit bir mantık yürütmesiyle İran'da erkek egemen bir toplum söz konusu olmamalı, çünkü orada kadınlar, Türk kadınlarından yüzde 70 oranında daha yüksek oranlarda iş gücüne katılıyorlar. Acaba sebep çok başka olamaz mı? Şöyle bir soru ile başlayalım: Ömrünüz boyunca bir geçim kaynağı, sağlık sigortası ve diğer sosyal güvenliğe sahip olacağınızı bilseniz, siz çalışır mıydınız? Türk devleti, en yüksek puanlı devlet lisesini bitirip, en yüksek puanlı üniversitelerinden birinden mezun olan ve profesyonel mesleklerden birinde haftada 60 saat çalışan bir erkeğe ödediği maaştan daha fazlasını, bir paşanın kızı olmak dışında hayatta hiçbir başarısı olmayan bir kadına ödüyor. Hem de ölene kadar, belki 80-90 yıl boyunca ödüyor. Bu kadının yerinde olsam ne çalışır, ne de evlenirdim. Kadına tanınan yan gelip yatma hakkı bakınımdan dünyanın hiçbir ülkesi bizim elimize su dökemez. Biz Sayın Ahmedinejad'ın deyişindeki gibi çok gururlu bir milletiz ve kadınlarımızın çalışmasına asla göz yumamayız. SSK'nın sayıları milyonları bulan, evli olduğu halde evli değilmiş gibi kendini göstererek devletten maaş alan kadınları engelleme çabası, ülke açısından tek kelimeyle olumlu bir çabadır. Yeterli değildir, kadınlara erkeklerden fazla olarak tanınan tüm sosyal güvenceler, ivedilikle kaldırılmalıdır. Eğer kadın hakları hareketi, kadınlara yeni haklar getirdiyse, eski haklardan feragat edilmesi gerekmektedir. Kadının bir an önce rekabat gücünü kazanması ve iş gücüne katılımı, sosyal korumanın hızlı bir biçimde kaldırılmasıyla mümkün olacaktır. Ömrü boyunca elini sıcak sudan, soğuk suya sokmayanlara bakmaya devam edeceksek, nüfusumuzun yaşlanmaya başlamasıyla sosyal güvenlik sistemimiz er veya geç büyük bir çöküşe süreklenecektir. Acilen kadın erkek eşitliği, fakat gerçek eşitlik!

Efsa dedi ki...

Adsız,
Birincisi yorumlarınız için teşekkür ederiz.

İlk mailinizin üzerine birkaç kelime değişikliği yapıp gönderdiğiniz +2 mailinizi yayımlamadım. Sizde hitap ederken eksik gördüğünüz yerleri göndere basmadan önce düzeltirseniz sevinirim.

İkincisi, tamamen kişisel düşüncelerimle belirtmek isterim ki, insanı insan yapan yegane özelliklerimizden birisi de isimlerimizdir. Karşımdakine hitap ederken kendi kullandığı bir isimle iletişim kurmayı tercih ederim.

ve üçüncü olarak, kadınların böyle bir yaşam güvencesine duymasının nedeni sizce ne olabilir? Olaya gerek din, gerek siyaset, gerek vicdan, ne şekilde bakarsanız bakın başlangıç noktasının her zaman için eşitsizlik olduğunu göreceksiniz.

Ki bu sadece Türkiye' ye özgü bir durum değildir. Fransız devriminde veya keza sanayi devrimine dek kadın ve çocukların uygun olmayan çalışma koşulları yüzünden ne çok sıkıntı çektikleri ve yasaların en çok bu yönde onlara bazı haklar tanıdıklarını göreceksiniz.

Eşitlik mi istiyorsunuz, o zaman bunu sağlamak için neler sağladınız? En basit örnekle yukarıdaki istatistiklere bir bakın, genç erkekler ile genç kadınlar arasındaki oran dağılımına. Ki günlük yaşantımızda karşılaşmak zorunda kaldığımız diğer unsurlar olmadan, sadece yukarıdakileri okumanız bile yetecektir çoğu şeyi açıklamaya.

Ama nedirki bunlar değil mi? Dolamışsınız ağzınıza dul ve yetim maaşını, sanki o parayı kullanan kadın sadece yan gelip yatıp, yiyor!
Ki, sorumlu olduğu çocuklarına bakma ihtimali yaptığınız suçlamaların arasında hiç yer almıyor! Ne güzel eşit şartlar yaratıyorsunuz yorumlarınızda bile!

Eğer azıcık empati kursaydınız aylığın adının dul ve yetim aylığı olduğunu ve bunun salt kadınlara değil çocuklara da verildiğini düşünürdünüz.

İyi akşamlar ve gerçek eşitlik dolu günler diliyorum.