1.11.2011

Çocuk Gelinler..


Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, Sabancı Vakfı’nın desteğiyle hayata geçirdiği “Çocuk Gelinler: Yıkıcı Gelenekler ve Ataerkil Sosyal Mirasın Mağdurları” projesinin final toplantısını 27 Ekim 2011 Perşembe günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptı. Parlamentodan başlayarak ilgili tüm kurum ve kuruluşların işbirliğiyle, çocuk evliliklerine karşı harekete geçilmesini hedefleyen proje kapsamında 18 ay boyunca gerçekleştirilen çalışmalar ve 10 ilde gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları aktarıldı.

TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun (KEFEK) desteğiyle düzenlenen kapanış toplantısında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan, 23. Dönemde KEFEK Erken Evlilikleri İnceleme Alt Komisyonu’nun başkanlığını yürüten Öznur Çalık, 24. Dönem KEFEK Başkanı Azize Sibel Gönül ve Başkanvekili Binnaz Toprak birer konuşma yaptı. Sanatçı Burhan Şeşen, projeye özel olarak bestelediği “Lütfen Sesimi Duyar mısınız?” adlı parçayı TRT Çocuk Korosu’ndan çocuklarla birlikte seslendirdi.

“Çocuk Gelinler”in öyküleri, “Küçük Yaşta Evlilik Büyük Geliyor: Çocuk Gelinler” adlı bir kitapta toplandı. Kitap, proje boyunca illerde kadınlarla ve farklı kurumlardan yetkililerle yapılan görüşmelerden elde edilen “Çocuk Gelinler”in hikayelerini içeriyor.

Uçan Süpürge’nin proje kapsamında hazırladığı, çeşitli kentlerde yapılan çekimler ve özel röportajlarla oluşturulan “Çocuk Gelinler” belgeseli, çocuk evliliklerini farklı açılardan ele alıyor ve kişilerin anlatımları üzerinden sorunun boyutlarını ortaya koyuyor.


Ve çocuk Gelinlerin Hikayeleri...

AĞRI:
"6'ncı sınıftayken bir arkadaşımız vardı, derslerinde gayet de başarılıydı. Birkaç hafta okula gelmedi. Yanına gittiğimizde parmağındaki yüzüğü gösterdi. Çok üzüldük. Kendisi de istemiyordu ama ailesi 10 bin TL karşılığı kızlarını 70 yaşındaki bir adama satmıştı. 14 yaşındaydı. Birkaç sene sonra ailesini gördüm, "Kızımız ilk doğumunda çok kan kaybetti şu an ölüm döşeğinde" dediler. Ailesi o kadar pişmandı ki, anlatamam. O durumdan kurtuldu. Geçen sene de babası sürekli aramasına rağmen kız bir türlü telefonu açmıyordu. Merak edip yanına gittiğinde kızını dövülmüş bir şekilde sokağın ortasında buldu. Adamın kızı burada, tekrar evlendirmek istiyor."

AMASYA:
"17 yaşında evlendim. Genç kızlara bakar özenirdim. Sokakta mahallenin genç kızları toplanmış oyun oynuyorlar. Balkondan izliyorum. Kızım 3 yaşındaydı. Eşim oyun oynayanlara nasıl baktığımı görmüş, 'Oynamak ister misin' dedi. O kızımıza baktı. Ben gittim oynadım, eve geldim."

İZMİR:
"16 yaşında evlendim. Evde sessiz film oynanıyordu. Çocuğumuz da olmadı. Cenaze evi gibi çıt çıkmıyordu. Öyle susarak 20 yıl geçirdik. Halen de yabancı gibiyiz."

Van’da yaşayan 40’lı yaşlarında bir diğer kadın, zoraki evliliğinin ilk zamanlarını halen korku ve endişeyle anlatıyordu:
“13 yaşında, herkes okula giderken ben de 30 yaşında bir adamla evlendirildim. Hiç görmedim, hiç tanımadım, sadece babamın arkadaşının oğlu olduğu için beni evlendirdiler. Gittiğim şahsı gördüğüm zaman sanki benim babam. Hiçbir gün onun yanına yaklaşamıyordum, gece olduğu zaman çok korkuyordum, odasına bile giremiyordum. Her zaman baba gözüyle baktım ona. Hâlâ da o psikolojimi üstümden atamıyorum.”

Kırıkkale’de orta yaşlı bir kadın ise bir daha o günlere dönemeyeceğini bilmenin acısıyla şöyle anlatıyordu yaşadıklarını:
“14 yaşındayken babam kendi kardeşinin çocuğuyla beni nişanladı. Ameliyata giriyordu, ölür kalırsam kız size emanet demiş. Onlar da geldiler istediler; babam beni zaten onlara verme taraftarıydı. Ama ben okumak istiyordum. Üniversite sınavlarına girdim, sınavı kazandığımı evlendiğim gün öğrendim. 17 yaşındaydım.”

Afyonkarahisar’da henüz lise öğrencisi olan bir kız çocuk ailesinin duygusal baskısına şöyle itiraz ediyordu:
“Bizimkiler sürekli ‘Mürüvvetini görelim, elimiz ayağımız tutarken düğün dernek yapalım, torun sevmek istiyoruz’ diyorlar. Herkes torununu kucağına almak ister ama kimse bana sormuyor ben istiyor muyum diye. Daha çocuğum, benden gelin olur mu, anne olur mu?”

Diyarbakır’dan genç bir kadın çocukluğunu tamamlayamadan gelin olmanın ne olduğunu tarif ederken öfkesini dindiremiyordu:
“15 yaşında evlendim. Korkunç bir şey. Tanımı yok. Büyük bir ailenin içine gidiyorsun, nasıl davranacağını bilmiyorsun. Kız istendiği zaman derler ki yaşı küçük olsun eğitelim. Mesela ben erkeklerin önünde ayağa kalkıldığını bilmiyordum, bilmediğim için ilk tokadımı yedim. 16 yaşımda oğlumu kucağıma aldım. 23 yaşındaydım, eşim vefat etti.”

Tekirdağlı genç bir kadın da kız çocukların okumasının erken yaşta evliliği önleyebileceğine işaret ediyordu:
“Sülalede, okuyan tek kızım. Anneannem 13 yaşında evlenmişti ve aile toplantılarında sürekli kuzenimden bahsediyordu; Fatoş evde kaldı n’apıcaz diye! Ona koca bulmak çabasındaydı. Bir gün anneanneme takıldım, beni niye söylemiyorsun dedim. Sen okuyorsun, sen hayatını kurtardın, dedi.”



Kaynak: Dipnot Tv - Uçan Süpürge Kadın iletişim ve araştırma derneği

Bilgi için:
Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği
Tel: 0 312. 427 00 20
E-posta: info@ucansupurge.org
www.ucansupurge.org


Not: çocuk gelinlerin diğer araştırma, hikaye ve sonuçlarını farklı metinler halinde paylaşacağım..

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Cinsel İstismar yasası degişmezse cinsel istismarla suçlananlara acırım.Tecavüz edenlerede kızamam.Nedemi kızın burnuna dokunan,saçına dokunan istismarcı.istismarada tecavüzede aynı agırlaştırıcı ceza uygulanıyor.Yerel mahkeme bile tecavüz fiiliyle temas etme arasında fark vardır.agır suçla hafif suça aynı agırlaştırıcısı ceza uygulaması olmaz dedi.Tecavüzcüye verilen 15 yıllık ceza istismara burnuna,saçına dokunanada veriliyor.Kaza ilede olsa çünkü iddia oldumu sanıgın yapacagı bir şey yok.istismara 3 yıl verilmesi gerekirken 15 yıl 12 yıl düzmece ruhsaglıgı raporlarından fazladan adaletsizce veriliyor.onun için istismarla suçlananlara acıyorum.