16.07.2009

Bir Anne Var Bildiğim, Bir Anne Özlemi...

Hayata bir sıfır yenik başladım ben, böyle bir anneye sahip olarak belki de. Hatalarıyla hayatımızı şekillendiren bir anneye sahibim ben.. Maddi, manevi her yönden hayatımızın hükümdarı oldu senelerce.. Ve bir gün silmek zorunda kaldım onu.. Ne kadar silebilir ki bir evlat annesini.. Özlüyorum hem de çok ama mecburum buna.. Benim yerimde başka biri olsaydı belki de yaşamıyordu şu anda ya da daha farklı bir konumda olurdu..
Öyle acayip şeyler ki nereden başlayacağımı bilemiyorum yazsam roman olur derler ya öyle bir şey.. Ya da acıklı, trajik bir film.. Türkan Şoray filmleri yanında halt etmiş..
Her şey anne ve babamın ben ilkokula başladığım sene ayrılmasıyla başladı kader ağlarını ördü sanki.. O günlerden hatırladığım tek kare doğum günümde annemin beni 40 derece ateşle bırakıp gitmiş olması.. Bir de fotoğraflandırmışlar.. Anneannem ve dedem ağlıyor.. Ortada süslü bir pasta, yüzler asık. Almanya'dan halamlar yeni gelmiş, hediyeler alınmış, şaşkın bir ben :( Ne olduğunu bilemeyen bir ben.. Yıllarca annemi savundum ben.. "Herkes boynu altında kalsın" diye beddua ediyordu çevremde..
Neyse; önce annem evlendi, ardından babam.. Her gece iş çıkışı elinde çikolatalarla bize koşan adam bir anda sırt çevirdi bize.. Karısı ben sana yenisini yaparım çocuğun demiş.. Hatta bana da demişti ki "Sen esmersin, benim çocuklarım sarışın-mavi gözlü olacak" Nasıl olacak be aptal kadın, sen kumralsın, babam esmer :) Hayatımı etkileyen, içime işleyen yaralar açılmaya başlıyordu teker teker.. Bir de bunlardan önce olan kız çocuk-erkek çocuk ayrımı yaşadım tabii. Bir erkek kardeşim vardı.. Her şey onun önüne serilirdi, hep o haklıydı.. Çünkü onun pipisi vardı.. Her neyse babam bizi sepetleyince bu kez anneme yatay geçiş yaptık iki kardeş.. Yapmaz olaydık.. Taş olaydık, gebereydik de yapmaz olaydık.. Bizim doğduğumuz yer İstanbul'un bir gecekondu semtiydi ve bu kültürle yetiştirmişti anneannemler bizi.. Annemin evlendiği herif ise soyu sopu kuruyasıca saray soyundan geliyormuş.. Dötümün sarayı... Yok efendim büyüklere siz denirmiş, çatal şu elle-bıçak bu elle tutulurmuş, (bu arada biz 10 yaşlarında falanız) Zorla baba diyeceksiniz, siz diyeceksiniz... İstekte bulunmayacaksınız, şımarmaycaksınız....nız...nız..nız.. Bu ..nızlar hiç bitmedi.. Ardından cezalar geldi sözde bizi eğitecekmiş.. Yemek yememe cezası, karanlık oda cezası ve en sonunda dayak, alay.. her şey.. Modernlik adı altında yapılan işkenceler.. Ben hâlâ karanlık oda da yatamam en basitinden.. Tabii yavaş yavaş büyüyordum ben de.. Bu kez bununla alay edilmeye başlandı sadece o adam değil, annem de onunla birlikti.. Okuldan soğutmaya başladılar bizi erkek kardeşimle, annem babamdan para almamız için baskı yapardı hep bize.. Almazsak dayak.. ve ben hep asi oldum onlara karşı en çok dayağı da hep ben yedim bu yüzden.. Ezdirmedim kendimi... Lise 1. sınıfa geldim sonunda öyle ya da böyle.. Çok çalışkan bir kızdım ama inekliğe vermiştim kendimi hep takdir getirirdim... Devamını sonra yazacağım şimdilik bu kadar yeter... Bazı kadınlar anne olmamalı, Allah o hakkı vermemeli bu insanlara..
Ben de anneyim şimdi ama kızımın üstüne titriyorum.. O benim hayatımdaki en güzel ve en temiz şey. Onun için yaşıyorum desem yalan olmaz..
Ama anne sevgisine hala ihtiyaç duyuyorum ben ne yazık ki.. Her ne kadar kendime itiraf edemesem de...

2 yorum:

cesetizleri dedi ki...

Benzer yazılarıma yaptığın yorumlarda ne demek istediğini şimdi daha iyi anlıyorum.. :(

efsa dedi ki...

Büyümek, her yaşta büyüyoruz bizlerde. Hala küçük bir kız çocuğu saklanıyor içimizde...