Kadın olmak diyoruz, ardından ne kadar olumsuz cümle varsa yazıyoruz bu blogda günlerdir.. Ama yaza yaza bitmiyor ne yazık ki, uğradığımız haksızlıklar, eşitsizlikler.. Ağzı olanın konuştuğu bu ülkede kadının namusunun hep başkalarının dilinde olması o kadar kırıcı ve üzücü ki.. Kelimelerle anlatılacak gibi değil.. Çoğu zaman okumak istemiyorum bu konuyla ilgili haberleri, dayanamıyorum isyan ediyorum, gidip tüm bu yapılanların hırsını alabileceğim bir yetkiliyi bulup dövme isteği hissediyorum çünkü.. Ama işte ne kadar uzak dursan da olmuyor.. Bu ülkenin başbakanı bile birilerinin üstünden namus, ahlak dersi vermeye çalışınca istesen de uzak duramıyorsun..
Şimdiye kadar çevremizdeki insanların, bazen babamızın, bazen abimizin ya da sokaktan geçen bir herifin kadınlara yaptıkları haksızlıkları yazdık burda çoğunlukla.. Bu haksızlıklara uğradıktan sonra sığınmamız gereken kurumları bünyesinde barındıran devlet babadan söz etmek istiyorum ben biraz.. O öyle bir devlet baba ki kanununda bile "çocuğun uğradığı taciz ya da tecavüzden sonra ruh sağlığında bozulma olup olmadığına bakılır, ona göre cezası verilir" diyebiliyor.. Hiç düşünmüyor bu kanunu koyarken, bir çocuğun tecavüze uğradıktan sonra normal bir ruh sağlığına sahip olamayacağını.. O devlet baba ki, kafası kesilen bir kızın ardından "Ailesi de sahip çıksaymış kızına" diyen bir yetkilisini açığa almak şöyle dursun, üstüne bir de vali yapıyor.. O devlet babanın böyle konularda verdiği demeçlere çok özen göstermesi gereken başbakanı bile aileleri suçlarcasına "Çocuğunu her yere gönderemezsin, gönderirsen ya davulcuya ya da zurnacıya" diyebiliyor.. O devlet babanın adli tıp kurumu, 14 yaşındaki bir kız 70 küsür yaşındaki bir adamın tacizine uğradığında -ruh sağlığı bozulmamıştır- raporu verebiliyor.. Tıbbın değil sadece devletin kurumu oluyor Adli Tıp.. O devlet babanın hakimi, tecavüze uğramış küçücük bir kız çocuğuna "Canın yandı mı, neler hissettin?" gibi abuk subuk sorular sorarak o kızı hıçkıra hıçkıra ağlatabiliyor.. Zamanında Fatih Altaylı "Devlet sizin bacak aranızı bile koruyor" gibi harika(!) bir laf etmişti.. Ama bu devlet bacak arası korurken bile çifte standart uyguluyor.. Şimdiye kadar başbakanın ve çeşitli kurumların başındaki yetkililerin verdikleri demeçlere göre eğer sen namuslu(!) bir kadın olarak yaşıyorsan, gece belirli bir saatten sonra dışarı çıkmıyorsan, kocana ya da babana itaat ediyorsan başına bir şey geldiğinde suçlu olmazsın.. Bu mantığa göre bir fahişenin başına kötü bir şey geldiğinde bunu hak etmiş oluyor.. O fahişe zaten, yaşamasın ne gereği var ki? Onlara gidip para verenler de erkek değil, başka bir cins.. Devlet babanın senin bacak aranı koruması için kriterleri var anlayacağın.. O kriterlere uyarsan "mağdur" sıfatını hak edebiliyorsun..
Adli Tıp 6. ihtisas kurulundan Hüseyin Üzmez olayından sonra istifa eden Ayten Erdoğan ile bir röportaj yapılmış Milliyet'te.. Röportajda bir çocuğun tecavüze uğradığında o tecavüzü ispatlayabilmek için defalarca yaşadığı olayı anlatması gerektiğinden bahsedilmiş.. Önce karakola götürülüyor, sonra savcıya, sonra mahkemeye.. Gelişmiş ülkelerde ise önce ruh sağlığı kliniğine götürülüyor bu insanlar.. Polisle, hakimle muhattap olmuyorlar.. Bizde insana verilen değerin ne kadar olduğu ortada.. Her şey devlet için, devlete göre şekilleniyor.. Birey olma hakkın, beden bütünlüğünü koruma hakkın.. Bunlar zaten bilinen şeyler de benim daha çok hazmedemediğim -devlet babanın- yetkililerinin demeçleri.. Kendileri de çoluk çocuk sahibiyken bu kadar -büyük- konuşabilmelerini gerçekten aklım almıyor.. Al işte sevgili başbakanımızın söylediği söz.. Serbest bırakırsan davulcuya da varır, zurnacıya da.. Ya da Celalettin Cerrah'ın sözü: Ailesi de sahip çıksaymış.. Hiç düşünmüyorlar, o aile gözünün içi gibi baksa da o çocuğa, başına kötü bir şey gelme ihtimalinin olduğunu..
19 yaşında bir kızkardeşim var benim.. 2 yıl önce dershaneden dönerken akşam saat 4'te -evet 4'te- durakta otobüs beklerken kaçırıldı.. Sırtından çekip arabaya bindirmişler Sıhhiye köprüsünün altında.. Arabada gözünü bağlayıp bir eve götürmüşler.. 4 saat kadar bekletmişler bir odada ama artık sonra ne düşünmüşlerse vazgeçip Kızılay'da Güven Park'ın oraya bırakmışlar.. Büyük ihtimalle yaşı küçük diye ne yapmayı düşündülerse vazgeçmişler diye düşündük.. Tabi bu kaybolduğu 4 saat bize bir ömür gibi gelmişti.. Hiç unutmuyorum o günü, hayatımın en berbat günüydü.. Kardeşim pek kendinde olmadığı için götürdüğümüz hastanede polislere ifade verirken o 2 adamı öldürmeyi düşünmüştüm.. Birini öldürme hissinin nasıl bir şey olduğunu o gün anlamıştım..
O adamlar benim kardeşimi bırakmayabilirdi.. Allah korusun tecavüz edip öldürüp bir köşeye de atabilirlerdi.. Bunlar olsaydı eğer, suçlusu biz mi olacaktık? Demek istediğim bu dışarda herhangi bir kadının başına gelebilir.. Yapılması gereken bu insanlara suç bulmak değil, meselenin temeline inebilmektir.. Mağdur olan vatandaşını korumayıp üstüne bir de suçlamakla olmuyor bu işler işte.. Bu ülkede en büyük problem insana insan olduğu için değer vermemek zaten.. Ancak belirli kriterlere uygun olduğunda insan gibi muamele görebiliyorsun.. Devlet baba ve başındakiler bu anlayışı sürdürmeye devam ettiği sürece de değişen hiçbir şey olmaz ve biz bunları yazmaya devam ederiz ne yazık ki..
21.07.2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Canım öncelikle geçmiş olsun. kardeşine, sana ve ailene.
Bazen bazı olaylar bizim için taşıması ağır bir yük gibi oluyor. Emin ol o adamların suratını görseydin hiç unutmayacaktın. ki olayı yaşayan kardeşinin kimbilir beyninde hangi görüntüler var.
tekrar geçmiş olsun.
ne yazıkkı kadın olmak dan sonra yazılan olumsuzluklar ne ulkemızde ne dunyada bıtecek gıbı gorunmuyor. ne yazıkkı.
efsa teşekkürler..kardeşim hala hatırlayınca ağlar..çok hatırlatmamaya çalışıyoruz..bunun bin beterini yaşayanlar var..üstüne bir de mağdur olarak bile görülmüyor bazıları tarafından..ne kadar üzücü..
aman tanrım korkunç! benim kardeşimin başına gelse ne yapardım bilmiyorum gerçekten. çok zor. bunları duydukça o kadar ürküyor ki insan. ne hale geldik, nerde yaşıyoruz.. bıktım gerçekten ülkemden nefret ediyorum artık. hergün tecavüz bekaret cinayet namus din türban.. insanlar bu kadar mı yozlaştı hayvan oldular. özlerine dönüyorlar herhalde. korkunç gerçekten. çok geçmiş olsun.
Yorum Gönder