Yaşınızın, eğitim seviyenizin, milliyetinizin önemi yok. Kadınsınız, birçok zorlamaya göğüs germek zorundasınız. Hele hele insanın en önemli insan hakkı olan özgürlüğününüzü kazanma savaşınız bazen sizi ailenizle, sevdiklerinizle ve hatta çok sevdiğiniz ülkenizle karşı karşıya kalmak zorunda bırakabiliyor. Dr. Humayra Abedin'in başına gelenler gibi..
Dr.Abedin 33 yaşında. Aslen Bangladeşli. Eylül 2002 yılında İngiltere'ye Leeds Universitesi'nde halk sağlığı ihtisası yapmak için geliyor ve bu eğitimini tamamladıktan sonra aile hekimi olarak İngiltere Sağlık Bakanlığına bağlı olan Londra'daki sağlık ocaklarının birinde göreve başlıyor.Buraya kadar ne kadar da gurur verici, uzun, zor ve emek verilerek yaşanılmış bir hayat. Fakat bir gün Bangladeş'in Dhaka kentinde yaşayan ailesinden bir telefon alıyor. Ailesi annesinin ağır hasta olduğu ve hemen Bangladeş'e gelmesini istiyor. Dr.Abedin işinden izin alıyor ve gidiyor. Hayal edebiliyorsunuzdur, ailenizden böyle bir haber sizi ne kadar endişelendirir değil mi hele uzaktaysanız? Uzun bir uçak yolculuğu İngiltere-Bangladeş nasıl da bitmek bilmez. Bunun size yapılan eziyetin başlangıcı olduğunu nereden bilebilirsiniz ki.. Aklınızın ucundan geçmez sizin için düzenlemiş bir tuzak olduğu..
Dr.Abedin Bangladeş'e ulaştığında annesinin sapasağlam olduğunu ve ailesinin onu çağırma amacının bambaşka olduğunu görür. Onun İngiltere'de yaşaması, çalışması ve kendi ayaklarının üzerinde durmasından rahatsızdır aile, başıboş ve çok özgürdür bu yaşam onlar için. Fakat Dr.Abedin bu kararın kendisine ait olduğunu, bu baskılar ile onların istediği hayatı yaşamayacağını söyler ve ailesi onu evin odalarından birine kitler. Çünkü akıllıca konuşmamaktadır, psikolojisi yerinde değildir. Ailesine karşı gelmektedir. Hemen depresyon ilaçlarına başlarlar ve odada kilitli olarak kendisine düzenli ilaç verilmektedir ailesi tarafından. Hemen babası bütün tanıdıklara haber salmıştır kızına iyi bir koca bulmaları için.
Bu arada Dr.Abedin İngiltere'deki çalışma arkadaşlarına, odaya kilitlendiği anda cep telefonundan mesaj atar. Ailesi tarafından odaya kitlendiğini, tutsak olduğunu ve işe geri dönüp dönemeyeceğinden emin olmadığını bildirmek ister. Ve İngiltere'deki meslektaşları bunu hemen yetkili makamlara bildirir ve ülkeler arası bir diploması trafiği başlar. Dr.Abedin bu olanlardan habersizdir. Kendisine bulanan eş adayıyla evlenmeyi reddetmektedir. Ruh ve sinir hastlalıkları hastanesine kaldırılır çünkü ailesine karşı gelmektedir. Ruh sağlığı yerinde değildir. Ne kadar süre orda kaldığını artık kendi de hatırlamaz duruma gelmiştir. Kendisine çok ağır ilaçlar verilmektedir. Oradan kurtulmanın tek yolu evlenmeyi kabul etmektir ve eder. Evlenir...
Evleneceği adamı hiç görmemiş onunla hiç konuşmamıştır. Düğün günü görür. Evlendiği günün ertesi günü ailesine boşanmak istediğini söyler. Tüm bunlar yaşanırken, İngiltere'deki meslektaşları onun için verdikleri mücadeleyi kazanmışlardır. Bangladeş İngiliz büyükelçiliği eşliğinde polis kendisini ailesinin evinden alır ve İngiltere'ye getirir.. Dr.Abedin Londra'da aile hekimi olarak çalışıp hayatına devam etmektedir.
Bu olay daha geçen sene olmuş bir olaydır sanmayın ki geçen yüzyıl oldu. İngiliz hükümetinin bu olaydan sonra araştırmalarına göre İngiltere'de yaşayan fakat Bangladeş, Pakistan, Hindistan, Iran, Irak ve Ortadoğu kökenli 350 kadın her yıl bu tür baskılara maruz kalmaktadır. Yaşı ve eğitimi gözetmeksizin aileleri tarafında özgür iradeleri ellerinden alınmakta ve zorla evlilik yaptırılmaktadır. Dr.Abedin'in olayından sonra İngiltere kendi vatandaşı olan, kökeni ne olursa olsun bu tür baskılara maruz kalmış kadınlar için yeni bir kanunun çıkarmıştır. Sadece kendi vatandaşı veya İngiltere'de yaşayan kadınlara yardım edebileceklerini, bu ülkelerde yaşayan diğer kadınlar için bu yasanın geçerli olamayacağını çünkü bu ülkelerin yasalarına müdahele etmenin kendi görevleri olmadığını, bu sorunları ancak bu ülkelerin kendi iradeleri ile çözmeleri gerektiğini söylemektedirler.
Ne acıdır ki, Dr.Abedin hem sevdiği ailesini hem de sevdiği ülkesini başka bir ülkenin aracılığı ile dünyaya böyle haber olarak geçirmekten üzüntü duymuştur. Hiçbir gelenek görenek, hiçbir töre, hiçbir din, hiçbir iyi niyet bu durumun açıklaması olamaz ve açıklaması olarak kabul edilemez.
Haberin orijinalini buraya tıklayarak görebilirsiniz.
resim1 alıntı
resim2 alıntı
5 yorum:
Şükretmemiz gerek halimize diye bir yorum gelmeden önce yazayım ben.
Bu durum şükretmemiz gereken değil ders alıp çalışmamız gereken bir konu.
Yazık ki bunlar bize çook uzak şeyler değil.
@Cess,bende onun için ilk yazıyı bu haberi yapmak istemedim belki bizim bişeyler yapmamız gerektiğini anlarız diye..Yoksa başka ülkelerden medet ummak çok üzücü bir durum hem el,elin eşeğini türkü çağırarak aramış..Bize düşüyor iş..
kadınlar dünyanın bir çok ülkesinde 2. sınıf vatandaş muamelesi görüyor.kadınsın yapacağın seyler çocuk doğurup eşine hizmetçilik yapmak.kadınlar bunun için var..Bişiyler yapmamız gerek, evet ama bizler bu blogtakiler bu yazarlar okuyanlar bu konu hakkında bilinç sahibi olanlar bu olayların, haksızlıkların farkında olanlar ne yapabiliriz ki..
..hikaye gerçekten üzücü okurken nedense ülkemizi düşündüm.bahsi geçen olaylar(alıkoyma,evliliğe zorlama,kadınların hayat seçimlerine karşı çıkma vs.) bizde de yaşanan cinsten.fiziken olmasa bile psikolojik olarak kadınlar bu gibi baskılara maruz kalıyorlar.velhasıl, modern olduğumuzu iddia ettiğimiz kadar 3.dünya ülkeleri ile de kapışıyoruz.
Onlarin ulkesinde nasil bilmiyorum ama bizim ulkemizde boyle seylerin yasanmasinin buyuk sebebi ELALEM NE DER? cogu zaman. Gelsin evine, kirsin dizini, cocuk yapsin.. kocasina baksin. Bencillik, empati yoksunlugu, cahillik ve yobaz dusunce birlesince boyle seyler cikiyor iste ortaya.
Yorum Gönder